Dünya genelinde veya gönül coğrafyamızda yaşanan kazalar, belâlar, âfet ve felâketler konusu ayrı, Cennet misâli ülkemiz de her gün büyüklü küçüklü bir iş ya da trafik kazası, herhangi bir yer ve orman yangını, heyelan, sel ve deprem meydana geliyor ve bunların sonunda bazen 10’larca, hattâ 100’lerce ve bâzen de 1000’lerce insan, çoluk çocuk hayatını kaybediyor; bir o kadar hayvan telef oluyor ve sayısızca yapı yerle yeksân oluyor! Ki, yine dünyanın durumu ayrı, Ülkemizi 2-3 yıl boyunca tamamı 15-20 gramlarla telaffuz edilen, yani cirmi küçük, cürmü ise dünyalar kadar büyük olan bir kovit 19 virüsü teslim aldı! Çünkü bu virüs ‘çoluk çocuk, yaşlı genç, kadın erkek, zayıf güçlü, zengin fakir, güzel veya yakışıklı ya da değil’ hemen herkesi ya hasta etti ya sakat bıraktı ya da öldürdü! Daha da beteri, korona hemen herkesi evine yerine hapsederken, o sırada meydana gelen büyüklü küçüklü depremler insanları evlerinden yerlerinden çıkmaya, kendisini sokağa atmaya mecbur bırakmıştı! Korona ve deprem kıskacında, yani iki büyük, korkutucu veya öldürücü âfet arasında kalan insanlar uzun süre en yakın akrabaları veya sevdikleri ile bir araya gelememiş, dolayısıyla da hasret giderememişler, sıla-i rahim yapamamışlardı! Ki, Allah (c. c) vermesin ama uzmanlar, benzer bir varyansın yine dünyamızı karartmaya başlayacağından söz ediyorlar! Daha da beteri, 3. Dünya savaşının çıkmasından endişeleniyorlar!
Yukarıda da vurgulamaya çalıştığım ve herkesin bildiği gibi, cirmi küçük, mini mini minnacık, cürmü ise dünyalar kadar büyük ve olabildiğince tesirli, kapsam alanı ise sınırsız olan bir korona illeti hemen herkesi evine yerine mahkûm, hapsetmiş; insanları maske takmaya, vücudunun veya bedeninin, yüzleri gözleri dâhil hiçbir yerini açmamaya, dolayısıyla da tesettürlü kıyafetler giymeye zorlamıştı! Ki, ömrü boyunca tesettür kıyafetli kadın, kız ve erkekleri kınayan, o insanlarla yan yana gelmek istemeyen, hattâ onlarla aynı havayı teneffüs etmek dahî istemeyen kişiler bile kınadıkları kişiler gibi giyinmeye, kuşanmaya ve onlar gibi yiyip içmeye başlamışlardı… Ancak bu durumun ne olduğu ya da ne olacağı belli olmasa da biraz gevşemesini fırsat bile bazı insanlar, havaların aşırı şekilde ısınmasıyla birlikte kendilerini yarı çıplak halde göl, gölet ve deniz gibi mekânlara attılar. Tamam, bahsime konu mekânlar kamuya açık alanlar olmakla beraber sadece isteyen-dileyen kişilerin gittikleri yerlerdir… O nedenle, oralara giden insanlar istedikleri gibi giyinip kuşanabilirler veya soyunabilirler! Onun için onlara söylenecek fazla bir sözüm olmaz-olamaz, olsa bile kimse dinlemez! Amma velâkin, insanının yüzde 98-99’u Müslüman olan bir ülkenin, ilin, ilçenin, beldenin veya köyün umuma açık mekânlarında, sokak ve caddelerinde, meskun mahallerinde ve Yüce Yaratıcının yasakladığı bir açıklık ve saçıklıkta, anadan üryan, yani açık yeri kapalı yerinden çok daha fazla olan bir kıyafetle dolaşmanın ve buralarda gece gündüz demeden gezip tozmanın, Peygamberimizin sahih sözleri-hadisleri ile ‘sabit yasak’ olduğu gibi, Efendimizin eşlerinin-kadınlarının kızlarının, dolayısıyla da annelerimizin de sarih, bizzat yaşayarak örnek oldukları kıyâfet veya örtüleri ile bellidir!
Manav market ya da bakkallardan veya kasaplardan aldığımız gıda maddeleri, meselâ et ve süt gibi gıda maddelerini, meyve veya sebzeler tozlanmasın, mikrop kapmasın ve sıcaktan zarar görmesin’ diye olabildiğince titizlendiğimiz ve ‘kokmasın-bozulmasın’ diye buz dolaplarına, hattâ derin donduruculara koyduğumuz halde; canımız ciğerimiz gibi gördüğümüz ve gözümüz gibi koruduğumuz kadınlarımızın kızlarımızın, erkeklerimizin de tabi, bedenlerini hoyratça açıp saçmalarını, dolayısıyla da insanların cinsel duygularını tahrik etmelerine-kabartmalarına müsaade etmek îmana olmasa bile, bir Müslümana yakışmaz veya uymaz!
Uzun lâfın kısası, meselenin hülâsâsı; kadınların kızların ve erkeklerin birbirlerinin mahrem yerlerini bir başka insanlara göstermeleri dînen yasak olduğu gibi, bilmen de sakıncalı olduğu ilim ve bilim insanları tarafından müşahhas delil ve somut bilgilerle açıklanıyor… Gayri müslimler’ in durumları ayrı, amma velâkin Müslüman anadan ve babadan olan ve insanının yüzde 98-99’u Müslüman olan bir ülkede doğan veya yaşayan, ancak inancı zayıf, dînî bilgisi yetersiz veya yanlış olan, çevresine ya da nefsine uyan insanların kıyâfetleri Cenab-ı Hakk’ın da, sevgili Nebîsi’nin de onaylamadığı, hattâ günah yazdığı kıyafetlerdir!’ diyor, herkese ‘tesettüre uygun’ saygılar sunuyorum.
EY PEYGAMBER! HANIMLARINA, KIZLARINA VE MÛMİNLERİN HANIMLARINA SÖYLE, DIŞARI ÇIKARKEN ÜSTLERİNE CİLBAPLARINI (ÖRTÜLERİNİ) ALSINLAR. BU, ONLARIN TANINMASINI VE BUNDAN DOLAYI İNCİTİLMEMELERİNİ SAĞLAR. ALLAH (c.c) GAFURDUR, RAHİMDİR… Ahzap Sûresi, ayet 33-59
ÜMMETİMİN SON DÖNEMLERDE BİRTAKIM ADAMLAR OLACAKTIR. ERKEKLER GİBİ EĞERLERİN (BİNEKLERİN) ÜZERİNE BİNİP CÂMİ KAPILARINA İNECEKLER. HANIMLARI İSEGİYİNİK ÜRYANDIR! (GİYİNİK ÇIPLAKTIR) BAŞLARI ÜZERİNDE ARIK DEVE HÖRGÜCÜ GİBİSİ VARDIR. ONLARA LÂNET EDİN. ZÎRÂ ONLAN LÂNET OLUNMUŞLARDIR..! Hadis-i Şerif
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)