İlgilenenlerin ve mensuplarının bilecekleri gibi, Ülkemiz de her 4-10 Nisan târihleri arası, Polis Teşkilâtı’nın kuruluş yıldönümü; 10 Nisan târihi de “Polis Günü” olarak kutlandığı gibi, bu yıl da bu güzide Teşkilâtımızın 178. kuruluş yıldönümü kutlanıyor… O nedenle ben bizim emniyet kemerimiz, emniyet supabımız, can simidimiz, mal, ırz ve namus, hattâ ülke, devlet millet koruyucumuz durumunda olan Emniyet Teşkilâtımızın 178. Kuruluş yıldönümünü cân-ı gönülden kutluyor ve Teşkilâtın vefat etmiş ve şehid düşmüş olanlarına ganî ganî rahmetler, gâzilerin kendilerine âcil ve kalıcı şifalar, âilelerine sabır selâmetler; hayatta olanlarına ise ‘sevdikleriyle birlikte’ kazasız belâsız, sağlıklı sıhhatli ve âfiyetli günler, haftalar, aylar ve yıllar diliyorum… Şimdi de Teşkilât hakkında bildiklerimi, görüş ve düşüncelerimi siz sevgili okurlarımla paylaşmak istiyorum:
Ben, Allah’a (c.c) emânet, biri ikiz 3 oğlu (İHL çıkışlı oldukları için) bırakın subayı, astsubayı, polis dahî yapılmayan bir aile reisiyim… Amma velâkin, kendim askerliğini 2 ay ve sıkı bir Jandarma Onbaşı Kursu’nu iyi derece ile bitirerek Jandarma Kıta Onbaşı rübtesi alabilen ve Konya’nın Yarma Nahiyesi’ne bağlı İsmil Beldesinde Jandarma Asayiş Karakol Komutanlığı, Kadınhanı İlçesi’nde Karakol Komutan muavinliği; Kurthasanlı Nahiyesinde Karakol Komutan vekilliği yapmış, dolayısıyla da çarşı ve mahalle bekçileri ile birlikte polislerle ortak çalışmış olan eski(mez) bir jandarma, dolayısıyla da organik bir polis dostuyum… Ayrıca polislerle olan dostluğumu, yarım asırdır yapmakta olduğum polis ve diğer konulardaki muhabirliğim ile birlikte köşe yazarlığım sırasında da artırarak devam ettirmiş, hattâ güçlendirmiş bir gazeteciyim…
Bu saydığım nedenlerden dolayı da, bir polis memuru veya âmiri kadar olmasa da, polisliğin ya da polislerin durumlarını az çok bilen, hal ve gidişlerinden anlayan bir vatandaşım!
POLİSLİK DE ‘JANDARMALIK GİBİ’ ZOR ZENAAT!
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi ben vatanî görevini diplomalı bir kıta onbaşısı ve jandarma karakol komutanı muavini ve vekili olarak yapan, dolayısıyla da jandarma sınıfını az çok tanıyan, seven sayan biriyim… Ancak 600 kusur gün süren askerliğim ve yarım asırdır (50 yıldır) devam eden gazeteciliğim esnasında haşır neşir olduğum polislik mesleğini bilir, polisleri tanır ve onların kılına dahî zarar gelmesini istemem. Bunun için de elimden geleni yaparım… Ve kendi (şahsî) güç ve kuvvetleri ayrı, devletin veya kanunların kendilerine verdiği etki, yetki, silah ve selâhiyetle güçlerine güç katılan polislik mesleğinin, aynı zamanda (tıpkı jandarmalık gibi) zor bir zenaat olduğunu bilirim… Ve hemen her meslek mensubu veya herhangi bir teşkilât içinde yanlış yapan kişiler olduğu veya olabileceği gibi, polis teşkilâtı içinde de yanlış yapan kişiler mutlaka olmuştur bundan sonra da olacaktır… Ancak o istisnalar, sayıları 350 bine yaklaşan koca bir Teşkilata şamil ya da mâledilmemeli, mensupları hor görülmemeli, kötülenmemeli, dolayısıyla da Teşkilâta olan güven, sevgi ve saygı zayıflatılmamalı!’ derim…
Şunu da hatırlatmak isterim! Bu yaşıma kadar ne karakolluk oldum, ne de adliyelik veya mahkemelik. Bundan sonra da olmam inşaAllah. Olursam bile herhangi bir yüz kızartıcı suçtan değil, asayişe müessir veya vak’ayı âdiyat bir olaydan dolayı olabilirim herhalde!
Hâsılı; bu güne kadar ‘görevim icabı’ gittiğim zamanlarda (bir ikisi hâriç) herhangi bir kötü muameleyle karşılaşmasam da, vatandaş olarak gittiğim polis karakollarında veya herhangi bir polis merkezinde hoş karşılanmadığım zamanlar oldu… Amma velâkin ben bunlardan sadece bir tanesini gazetemdeki köşem de konu ettim ve benim o yazımı okuyan dönemin Burdur Vali Yardımcısı, aynı zamanda da Vali Vekili beni telefonla arayarak olay hakkında bilgi almış, bahsime konu görevliler hakkında soruşturma başlattığını bildirmiş ve benden o polisler hakkında şikâyetçi veya davacı olup olmadığımı sormuştu! Ben de Sayın Vali Vekiline, “Hayır! Benim istediğim şey, söz konusu polislere, eski bir komşumuz ve dostumuz olan yaşlı bir bayanı gecenin ileri bir vaktinde ve taksilerin bile kontak kapattığı bir saatte Devlet Hastanesi’nin önünden geçmekte olan bir polis otosunun sürücüsüne o teyzeyi alıp eski Adliye Binasının yanında olan evine bırakıvermeleri konusundaki ricama gösterdikleri sudan bahanenin, anlamsız mâzeretin yanlış olduğunun hatırlatılmasını istemekti…” demiştim!
Sadede geliyor ve asıl konuma dönüyorum:
Meşru veya yasal olan her teşkilât gibi Türk Polis Teşkilâtı da iyisiyle kötüsüyle bizimdir… Hele hale öldürmemek için ölen veya yaşatmak işin yaşayan, gece gündüz demeden, yaz kış demeden ve soğuk sıcak demeden görev yapan tam polisler bizim can simitlerimiz, arama kurtarmacılarımız, dolayısıyla canlarımız ciğerlerimizdir… O nedenledir ki, onların acıları bizim acımız, üzüntüleri bizim üzüntümüz ve sevinçleri bizim sevincimiz olur… Yani biz onlarla yaşar, onlarla ölür ve onlarla diriliriz!
Kısacası, biz kendimiz polissiz ve tabii ki jandarmasız ve zabıtasız yapamadığımız-yapamayacağımız gibi, onlarsız bir dünya da hiç birimizin emniyette olmayacağını-olamayacağını düşününüz…
ONLARIN BAKMADIĞI BİR OLAY YOKTUR!
Velhâsıl-ı kelâm; eskiden her başımız sıkıştığında, hattâ biri bize yan baktığında dahî hemen 154 veya 155, şimdi de 112 numaralı telefon hattından polisi ararız… Aradığımız (Polis İmdat) dediğimiz görevlilerin olay yerine ‘herhangi bir nedenden dolayı’ birkaç dakika geç gelmeleri hâlinde kendilerine bin bir sitem yapar hattâ bazen hakaretler yağdırırız. Çünkü biz onların da bir insan olduklarını ve can taşıdıklarını unuturuz! Ayrıca, onların da bireysel, şahsî, âilevî veya âmirlerinden ya da bulundukları mekândan kaynaklanan problemleri olabileceğini, dolayısıyla da görevleri esnasında herhangi bir yanlışa düşebileceklerini düşünmeyiz-düşünemeyiz…
Hülâsâ-i netice; bugün îtibariyle 178 yaşına giren, dolayısıyla da 178 yıllık bir birikimin ve tecrübenin sahibi oldukları kadar 17-18’lik bir delikanlı kadar da genç, dinamik ve enerjik olan polislerimizin günlerini ve haftalarını tekrar tekrar kutluyor ve gece bekçisinden genel müdürüne varıncaya kadar tamamına sağlık, sıhhat ve afiyet dileklerimle birlikte sevgi ve saygılar sunuyorum.
POLİS OLMAK İÇİN VATAN AŞKI GEREKİR..!
TÜRK MİLLETİNİN GÜVENCESİ TÜRK POLİSİDİR.
HUZURLU UYUMAK İSTİYORSANIZ ONUN SIRRI
POLİSLERE OLAN GÜVENDİR…
POLİSE YARDIM ET, ASLA KÖTÜLÜK ETME, SENİ
Ve AİLENİ KORUYAN POLİSİ ASLA UNUTMA!
BU ÜLKENİN ASKERLERİMİZLE BİRLİKTE EN KAHRAMAN
EVLATLARI! GÜNÜNÜZ VE HAFTANIZ KUTLU OLSUN
VE CENAB-I ALLAH AYAĞINIZA TAŞ DAHÎ DEĞDİRMESİN!..
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)